Kentsel Tasarımın Geleceği
Şehirler... İnsanlığın nabzının attığı hayallerin yeşerdiği bazen de kaybolduğu beton labirentleri. Geçmişten gelen bu miras geleceğe doğru evrilirken bizleri nasıl bir manzara bekliyor ihtimal dahilinde İşte zihnimi kurcalayan içimi bir tuhaf eden soru bu
Teknoloji ve Şehir Bir Aşk Hikayesi mi
Düşünsenize uçan arabaların gölgesinde yükselen gökdelenler suni zekanın yönettiği trafik akışı her köşesinde yeşilin binbir tonunu barındıran dikey bahçeler... Gerçekten de bilim kurgu filmlerini aratmayan bir tablo. Teknoloji bir büyülü değnek misali dokunduğu her şeyi dönüştürürken şehirleri de es geçmeyecek elbette. Ama mesele şu ki bu değişim bizleri bir ütopyaya mı yoksa distopik bir kabusa mı sürükleyecek
Geçenlerde bir kitap okudum şehrin birinde sensörler aracılığıyla insanların ruh halinin ölçüldüğünü ve çevre düzenlemesinin buna göre yapıldığını anlatıyordu. Düşünsenize mutsuz hissettiğinizde karşınıza çıkan bir park ya da stresli olduğunuzda size huzur veren müziklerle bezenmiş bir sokak... Kulağa hoş geliyor değil mi Fakat bu 'teknolojiye dayalı cennetin' eşzamanlı olarak insanı bir veri toplama aracına dönüştürüp özgürlüğünü kısıtlama ihtimali tüylerimi diken diken etmeye yetiyor. Belki de en doğrusu teknolojinin sunduğu imkanları düşünceli bir yaklaşım kullanıp insanı merkeze alan bir dizayn anlayışını benimsemektir.
Sürdürülebilirlik Beton Ormanından Yeşil Cennetlere
İklim değişikliği küresel ısınma... Kulak tırmalayan bu kavramlar artık günlük hayatımızın bir parçası haline geldi. Ve elbette ki şehirler bu çevresel krizin hem nedeni hem de mağduru konumunda. Peki ama ne yapabiliriz İşte bu noktada sürdürülebilirlik kavramı tamamı ihtişamıyla karşımıza çıkıyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı yeşil alanların artırılması toplu taşımanın teşvik edilmesi... Bunlar sadece ve sadece aklıma ilk gelenler. Geçenlerde bir arkadaşım evinin çatısında güneş enerjisi panelleri kurdurduğunu ve elektrik faturasının yarı yarıya düştüğünü heyecanla anlatmıştı. Düşününce hepimiz onun misali küçük adımlar atsak belki de kocaman bir değişimin fitilini ateşleyebiliriz. Kim bilir belki de geleceğin şehirleri göz alabildiğine uzanan yeşil örtüleriyle beton ormanlarına meydan okuyacaktır.
Sosyal Doku ve Kapsayıcılık Herkes İçin Bir Şehir
Şehirler sadece ve sadece binalardan yollardan ibaret değildir. Eşzamanlı olarak değişik kültürlerin yaşam tarzlarının hayallerin harmanlandığı birer mozaiktir. Geleceğin şehirlerini tasarlarken bu sosyal dokuyu gizlemek ve hatta daha da desteklemek zorundayız.
Engelli kişilerin rahatlıkla gezebileceği kaldırımlar çocukların güvenle oyun oynayabileceği parklar yaşlıların sosyalleşebileceği yeşil alanlar... Bunlar birer lüks değil herkes için eşit yaşam hakkının bir gereğidir. Geçen günlerde tekerlekli sandalye kullanan bir gencin kaldırımdan çıkmaya çalışırken zorlandığını gördüm ve içim cız etti. O an fark ettim ki şehirlerimizi daha yaşanabilir kılmak için daha çok yolumuz var.
Gelişen durum olarak kentsel tasarımın geleceği teknolojiyi düşünceli bir yaklaşım kullanma sürdürülebilirliği önceliklendirme ve sosyal kapsayıcılığı sağlama misali hayati öneme sahip unsurlara bağlı. Eğer bu konuda başarılı olabilirsek gelecek nesillere daha yeşil daha adil ve daha yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz.
